P - AlıntıSöz
PERYODİK TABLO, Hayatta Kalma Öyküleri
PRIMO LEVI, Yazar-Kimya Müh., ITA-1975, TR-2011, KırmızıKedi Yayın, Çeviren: Feza Özemre, 223 sf.
http://www.kitabinomurgasi.com/2014/11/primo-levi-peryodik-tablo-hayatta-kalma.html
-Bizim ELLERİMİZ kaba, bazen zayıf, duyarsız ve ilkeldi. Bedenimizin EN EĞİTİMSİZ kısmı denilebilirdi onlara. İlk oyun deneyimlerini yaşadıktan sonra yalnızca YAZI YAZMAYI öğrenmişler ve orada kalmışlardı. Türün kökenine dönüşü misali doğal bir içgüdü ile tırmanmayı sevdiğimiz ağaç dallarını sıkıca kavramayı bilirlerdi ama ÇEKİCİN dengeli ve görkemli ağırlığından, bize aşırı ihtiyatla yasaklanan BIÇAKLARIN yoğun gücünden, AĞACIN bilge dokusundan, DEMİRİN bükülebilirliğinden habersizdik (Argon'un Yunancadaki anlamı gibi eylemsizdik). Eğer ERKEKLER zanaatkarsa, biz erkek değildik ve bu fena halde canımızı sıkıyordu.
-Beni, insan izine bile rastlanmayan uzaklıklara, BİR VAHŞİ GİBİ iz sürdüğü güzergahlara, taze karların içinde uzun yürüyüşlere sürüklerdi (arkadaşı Sandro). Yaz geldiğindeyse, onunla birlikte, insan eli değmemiş kayaların üzerinde parmak uçlarımız kanayarak, GÜNEŞ SARHOŞU, sığınaktan sığınağa sürüklenirdim. Ama asla ne o meşhur zirvelere ne de unutulmayacak maceraların peşine gidilmezdi; bu tür şeyler umurunda bile değildi. Umurunda olan tek şey, SINIRLARI TANIMAK, ÖLÇMEK VE GELİŞTİRMEKTİ. Sanki ay be ay yaklaşan, DEMİR kadar sert bir GELECEK (Naziler) için kendini (ve beni) hazırlama ihtiyacı duyuyordu. ...KUVVETLENEN BİR IŞIK MİSALİ SESSİZ VE BULAŞICI BİR MUTLULUKTU ONUNKİ. ...SAATLERİ sevmezdi; bitmeyen uyarı tiktaklarını DAVETSİZ BİR MÜDAHALE gibi görürdü.
...Bir defasında AYI ETİ yemiştik. Şimdi, aradan yıllar geçtikten sonra, bu kadar az yediğim için fena halde pişmanım. Zira hayatın bana sunduğu güzellikler içinde, o etin lezzeti, yani GÜÇLÜ, ÖZGÜR hatta HATA YAPACAK KADAR ÖZGÜR olmanın ve KENDİ KADERİMİZİN EFENDİSİ olmanın tadına biraz olsun benzeyen başka bir lezzet olmadı.
-DAMITMAK zevklidir. Öncelikle AĞIR, FELSEFİ VE SESSİZ bir süreçtir. BİSİKLETE BİNMEK gibidir, sizi MEŞGUL etse de BAŞKA ŞEYLER DÜŞÜNMENİZE olanak sağlar. Üstelik sıvıdan buhara (ki görünmez), buhardan yeniden sıvıya BAŞKALAŞIMIN meydana geldiği bir metamorfoz gerçekleşir. Ama bu yukarıdan ve aşağıdan hareket eden çift yönlü süreç sonunda, kimyadan yola çıkan ama çok daha uzaklara giden, MUĞLAK VE BÜYÜLEYİCİ BİR GERÇEKLİĞE yani SAFLIĞA ulaşır.
-Dünyanın tüm ülkelerinde SONBAHARIN KOKUSU aynıdır: Ölü yaprakların, nadasa bırakılan toprağın, yanan çalıların, kısacası insanın DAİMİ ZANNETTİĞİ AMA SONA EREN ŞEYLERİN KOKUSU.
-CİVA gerçekten de garip bir maddeydi: Soğuk ve kaypak, her daim huzursuz, ama hareketsizken karşısında saçınızı aynadan çok daha rahat taradığınız bir madde. Bir tavada çevirdiğinizde, yarım saat durmaksızın dönüyordu. ...taşlar, hatta kurşun bile üzerinde yüzüyordu.
-...benim BİR KADINA YAKLAŞMADAKİ BECERİKSİZLİĞİM, ölene kadar kurtulamayacağım, beni soyut arzular ve kıskançlıklarla zehirlenmiş, steril ve amaçsız bir hayata mahkum eden yargısız bir infaz gibiydi.
-Kendimizi faşizmin düşmanı olarak ilan etmiştik ama aslında FAŞİZM, tüm İtalyanlara yaptığı gibi, bizim de üzerimizde etkili olmuş ve bizleri YABANCILAŞTIRARAK YÜZEYSEL, PASİF VE KÜÇÜMSEYEN KİŞİLER haline getirmişti.
...Faşizmin bükemediği adamlar (aydınlar) gölgelerden çıktılar; ...bize FAŞİZMİN sadece soytarılık ve dikkatsiz bir yönetim biçimi olmadığını, ADALETİN ALENEN, BİLİNÇLİ BİR ŞEKİLDE REDDEDİLİŞİ olduğunu anlattılar.
Bu rejim, EMEĞİN SÖMÜRÜSÜNE, DÜŞÜNEN VE ESİR OLMAK İSTEMEYENLERİN SESSİZLİĞİNE DAYALI, SİSTEMATİK, HESAPLI YALANLARIN üzerine kurulmuş tiksindirici bir hukuk ve düzenin bekçisi olmuştu.
-ZENGİN OLMAK umurumda değil: ÖZGÜR yaşamak, köpek gibi TASMALI OLMAMAK, yalnızca İSTEDİĞİM ZAMAN, kimse 'HAYDİ' demeden ÇALIŞMAKTAN hoşlanıyorum.
-Mesleği ALIP SATMAK olanları ayırt etmek kolaydı, zira sürekli ETRAFLARINA bakınırlardı. GERGİN mizaçlı, SOYULMAKTAN korkan yada birilerini SOYAN ve hava karardığında etrafı gözetleyen kedi gibi TETİKTE insanlardı bunlar. Ölümsüz olan RUHU PARAMPARÇA EDEN bir meslektir bu. Simsarlık yapan filozoflar, mercek temizleyen filozoflar, hatta mühendis filozoflar bilirim ama TOPTANCILIK ya da BAKKALLIK yapan FİLOZOF tanımadım.
-...kimyada, mimarlıkta olduğu gibi, GÜZEL yani SİMETRİK VE BASİT yapılar, aynı zamanda EN SAĞLAM olanlardır. Yani katedrallerin kubbeleri ya da köprülerin kemeraltlarında geçerli olan, moleküller için de geçerlidir.
-İşte DOĞA böyledir: Orman toprağındaki ÇÜRÜMÜŞLÜKTEN eğrelti otlarının ZERAFETİNİ ya da GÜBREDEN ÇAYIRLARI yaratır.
-MÜKEMMELLİK, yaşananlara değil ANLATILANLARA özgüdür.
...GERÇEK, daima HAYALDEN daha karmaşık, daha dağınık, daha ham ve eğridir.
-KARBON nev-i şahsına münhasır, fazla enerji tüketmeden kendisiyle bağlanarak upuzun zincirler oluşturma becerisine sahip TEK elementtir ve YAŞAM İÇİN işte bu uzun zincirler gerekir. Karbon, CANLI MADDENİN ANAHTAR ELEMENTİDİR; ama canlılar dünyasına girişi, yükselmesi hızla olmaz ve zorunlu, girift... bir yol izler. Karbonun hergün düzenli olarak çevremizde, bir YAPRAĞIN yeşerdiği her yerde, haftada milyonlarca ton düzeyinde organikleşiyor olması, ona MUCİZE dememiz için yeter de artar bile. ...Karbon atomumuz yaprağa nüfuz eder ve sayısız azot ve oksijen molekülü ile birleşir.
...parlak bir GÜNEŞ IŞIĞI paketi halindeki nihai mesajı alır. Örümceğin ağındaki böcek gibi bir anda karbon oksijeninden ayrılır ve hidrojen ve fosforla birleşip, GLİKOZ (ŞEKER) oluşturarak... YAŞAM ZİNCİRİNDE bulur kendini. Tüm bunlar, büyük bir hızla, sessizlik içerisinde ve bedavadan vuku bulur: ...aynısını YAPMAYI öğrendiğimiz gün... AÇLIK SORUNUNU DA ÇÖZECEĞİZ.
(***son bölümdeki 9 sayfa süren muhteşem KARBON öyküsü için bile olsa, okunmayı fazlasıyla hak eden bir kitap***).
Diğer Primo Levi Sözleri ve Alıntıları
- PERYODİK TABLO, Hayatta Kalma Öyküleri
PRIMO LEVI, Yazar-Kimya Müh., ITA-1975, TR-2011, KırmızıKedi Yayın, Çeviren: Feza Özemre, 223 sf.
http://www.kitabinomurgasi.com/2014/11/primo-levi-peryodik-tablo-hayatta-kalma.html
-Bizim ELLERİMİZ kaba, bazen zayıf, duyarsız ve ilkeldi. Bedenimizin EN EĞİTİMSİZ kısmı denilebilirdi onlara. İlk oyun deneyimlerini yaşadıktan sonra yalnızca YAZI YAZMAYI öğrenmişler ve orada kalmışlardı. Türün kökenine dönüşü misali doğal bir içgüdü ile tırmanmayı sevdiğimiz ağaç dallarını sıkıca kavramayı bilirlerdi ama ÇEKİCİN dengeli ve görkemli ağırlığından, bize aşırı ihtiyatla yasaklanan BIÇAKLARIN yoğun gücünden, AĞACIN bilge dokusundan, DEMİRİN bükülebilirliğinden habersizdik (Argon'un Yunancadaki anlamı gibi "eylemsiz"dik). Eğer ERKEKLER zanaatkarsa, biz erkek değildik ve bu fena halde canımızı sıkıyordu.
-Beni, insan izine bile rastlanmayan uzaklıklara, BİR VAHŞİ GİBİ iz sürdüğü güzergahlara, taze karların içinde uzun yürüyüşlere sürüklerdi (arkadaşı Sandro). Yaz geldiğindeyse, onunla birlikte, insan eli değmemiş kayaların üzerinde parmak uçlarımız kanayarak, GÜNEŞ SARHOŞU, sığınaktan sığınağa sürüklenirdim. Ama asla ne o meşhur zirvelere ne de unutulmayacak maceraların peşine gidilmezdi; bu tür şeyler umurunda bile değildi. Umurunda olan tek şey, SINIRLARI TANIMAK, ÖLÇMEK VE GELİŞTİRMEKTİ. Sanki ay be ay yaklaşan, DEMİR kadar sert bir GELECEK (Naziler) için kendini (ve beni) hazırlama ihtiyacı duyuyordu. ...KUVVETLENEN BİR IŞIK MİSALİ SESSİZ VE BULAŞICI BİR MUTLULUKTU ONUNKİ. ...SAATLERİ sevmezdi; bitmeyen uyarı tiktaklarını DAVETSİZ BİR MÜDAHALE gibi görürdü.
...Bir defasında AYI ETİ yemiştik. Şimdi, aradan yıllar geçtikten sonra, bu kadar az yediğim için fena halde pişmanım. Zira hayatın bana sunduğu güzellikler içinde, o etin lezzeti, yani GÜÇLÜ, ÖZGÜR hatta HATA YAPACAK KADAR ÖZGÜR olmanın ve KENDİ KADERİMİZİN EFENDİSİ olmanın tadına biraz olsun benzeyen başka bir lezzet olmadı.
-DAMITMAK zevklidir. Öncelikle AĞIR, FELSEFİ VE SESSİZ bir süreçtir. BİSİKLETE BİNMEK gibidir, sizi MEŞGUL etse de BAŞKA ŞEYLER DÜŞÜNMENİZE olanak sağlar. Üstelik sıvıdan buhara (ki görünmez), buhardan yeniden sıvıya BAŞKALAŞIMIN meydana geldiği bir metamorfoz gerçekleşir. Ama bu yukarıdan ve aşağıdan hareket eden çift yönlü süreç sonunda, kimyadan yola çıkan ama çok daha uzaklara giden, MUĞLAK VE BÜYÜLEYİCİ BİR GERÇEKLİĞE yani SAFLIĞA ulaşır.
-Dünyanın tüm ülkelerinde SONBAHARIN KOKUSU aynıdır: Ölü yaprakların, nadasa bırakılan toprağın, yanan çalıların, kısacası insanın "DAİMİ" ZANNETTİĞİ AMA SONA EREN ŞEYLERİN KOKUSU.
-CİVA gerçekten de garip bir maddeydi: Soğuk ve kaypak, her daim huzursuz, ama hareketsizken karşısında saçınızı aynadan çok daha rahat taradığınız bir madde. Bir tavada çevirdiğinizde, yarım saat durmaksızın dönüyordu. ...taşlar, hatta kurşun bile üzerinde yüzüyordu.
-...benim BİR KADINA YAKLAŞMADAKİ BECERİKSİZLİĞİM, ölene kadar kurtulamayacağım, beni soyut arzular ve kıskançlıklarla zehirlenmiş, steril ve amaçsız bir hayata mahkum eden yargısız bir infaz gibiydi.
-Kendimizi faşizmin düşmanı olarak ilan etmiştik ama aslında FAŞİZM, tüm İtalyanlara yaptığı gibi, bizim de üzerimizde etkili olmuş ve bizleri YABANCILAŞTIRARAK YÜZEYSEL, PASİF VE KÜÇÜMSEYEN KİŞİLER haline getirmişti.
...Faşizmin bükemediği adamlar (aydınlar) gölgelerden çıktılar; ...bize FAŞİZMİN sadece soytarılık ve dikkatsiz bir yönetim biçimi olmadığını, ADALETİN ALENEN, BİLİNÇLİ BİR ŞEKİLDE REDDEDİLİŞİ olduğunu anlattılar.
Bu rejim, EMEĞİN SÖMÜRÜSÜNE, DÜŞÜNEN VE ESİR OLMAK İSTEMEYENLERİN SESSİZLİĞİNE DAYALI, SİSTEMATİK, HESAPLI YALANLARIN üzerine kurulmuş tiksindirici bir hukuk ve düzenin bekçisi olmuştu.
-ZENGİN OLMAK umurumda değil: ÖZGÜR yaşamak, köpek gibi TASMALI OLMAMAK, yalnızca İSTEDİĞİM ZAMAN, kimse 'HAYDİ' demeden ÇALIŞMAKTAN hoşlanıyorum.
-Mesleği ALIP SATMAK olanları ayırt etmek kolaydı, zira sürekli ETRAFLARINA bakınırlardı. GERGİN mizaçlı, SOYULMAKTAN korkan yada birilerini SOYAN ve hava karardığında etrafı gözetleyen kedi gibi TETİKTE insanlardı bunlar. Ölümsüz olan RUHU PARAMPARÇA EDEN bir meslektir bu. Simsarlık yapan filozoflar, mercek temizleyen filozoflar, hatta mühendis filozoflar bilirim ama TOPTANCILIK ya da BAKKALLIK yapan FİLOZOF tanımadım.
-...kimyada, mimarlıkta olduğu gibi, "GÜZEL" yani SİMETRİK VE BASİT yapılar, aynı zamanda EN SAĞLAM olanlardır. Yani katedrallerin kubbeleri ya da köprülerin kemeraltlarında geçerli olan, moleküller için de geçerlidir.
-İşte DOĞA böyledir: Orman toprağındaki ÇÜRÜMÜŞLÜKTEN eğrelti otlarının ZERAFETİNİ ya da GÜBREDEN ÇAYIRLARI yaratır.
-MÜKEMMELLİK, yaşananlara değil ANLATILANLARA özgüdür.
...GERÇEK, daima HAYALDEN daha karmaşık, daha dağınık, daha ham ve eğridir.
-KARBON nev-i şahsına münhasır, fazla enerji tüketmeden kendisiyle bağlanarak upuzun zincirler oluşturma becerisine sahip TEK elementtir ve YAŞAM İÇİN işte bu uzun zincirler gerekir. Karbon, CANLI MADDENİN ANAHTAR ELEMENTİDİR; ama canlılar dünyasına girişi, yükselmesi hızla olmaz ve zorunlu, girift... bir yol izler. Karbonun hergün düzenli olarak çevremizde, bir YAPRAĞIN yeşerdiği her yerde, haftada milyonlarca ton düzeyinde organikleşiyor olması, ona MUCİZE dememiz için yeter de artar bile. ...Karbon atomumuz yaprağa nüfuz eder ve sayısız azot ve oksijen molekülü ile birleşir.
...parlak bir GÜNEŞ IŞIĞI paketi halindeki nihai mesajı alır. Örümceğin ağındaki böcek gibi bir anda karbon oksijeninden ayrılır ve hidrojen ve fosforla birleşip, GLİKOZ (ŞEKER) oluşturarak... YAŞAM ZİNCİRİNDE bulur kendini. Tüm bunlar, büyük bir hızla, sessizlik içerisinde ve bedavadan vuku bulur: ...aynısını YAPMAYI öğrendiğimiz gün... AÇLIK SORUNUNU DA ÇÖZECEĞİZ.
(***son bölümdeki 9 sayfa süren muhteşem KARBON öyküsü için bile olsa, okunmayı fazlasıyla hak eden bir kitap***). - Son zamanlarda okuduğum en etkileyici kitaplardan birisi. Kitap içerisinde ilgili döneme ait, tam da o dönemin içinde şans eseri hayatta kalan bir insanın yaşadığı acı dolu anları ve ne kadar hissizleştiğini bundan daha net anlatamazdı. Yazar Auschwitz'de olan yaşanan insanlık adına utanç verici anları o kadar iyi betimlemiş ki okurken kendinizi orada hissediyor ve yaşananların gerçek olduğuna bazen inanmakta güçlük çekiyorsunuz. Kesinlikle okunması gerekilen ve bazı noktalarda kendimizi, bazı noktalarda ise yaşadığımız dünyayı sorgulamamızı sağlayabilecek bir eser.
- Son zamanlarda okuduğum en etkileyici kitaplardan birisi. Kitap içerisinde ilgili döneme ait, tam da o dönemin içinde şans eseri hayatta kalan bir insanın yaşadığı acı dolu anları ve ne kadar hissizleştiğini bundan daha net anlatamazdı. Yazar Auschwitz'de olan yaşanan insanlık adına utanç verici anları o kadar iyi betimlemiş ki okurken kendinizi orada hissediyor ve yaşananların gerçek olduğuna bazen inanmakta güçlük çekiyorsunuz. Kesinlikle okunması gerekilen ve bazı noktalarda kendimizi, bazı noktalarda ise yaşadığımız dünyayı sorgulamamızı sağlayabilecek bir eser.
- Son zamanlarda okuduğum en etkileyici kitaplardan birisi. Kitap içerisinde ilgili döneme ait, tam da o dönemin içinde şans eseri hayatta kalan bir insanın yaşadığı acı dolu anları ve ne kadar hissizleştiğini bundan daha net anlatamazdı. Yazar Auschwitz'de olan yaşanan insanlık adına utanç verici anları o kadar iyi betimlemiş ki okurken kendinizi orada hissediyor ve yaşananların gerçek olduğuna bazen inanmakta güçlük çekiyorsunuz. Kesinlikle okunması gerekilen ve bazı noktalarda kendimizi, bazı noktalarda ise yaşadığımız dünyayı sorgulamamızı sağlayabilecek bir eser.